Fethiye'nin de bir Zeynel Abidin Erdem'i neden yok?…

 

Bu sene Arguvan ve köylerinin gezerken tabelalara baktım… Prof, Dr, Hâkim, Mühendis filan caddesi ve sokağı şeklinde olan isimlere rastladım. O kadar değilse de benzer unvanlı kişiler bizde de var. Hayırseverlerimizde var… Bana kalsa bende bütün caddelerimizi böyle isimlendirmek isterdim.

 

Zeynal Abidin Erdem bizim inanç ve siyasal ilkimizin dışında olan bir şahsiyettir; fakat yapıp ettikleri göğüs kabartan, örnek alınması gereken, işte insan hatta “zengin insan” dediğin böyle olmalı dedirten inanç ve siyaset üstü bir değerdir aynı zamanda…

 

Zeynal Abidin Erdem “zengin insan” tanımını içini dolduracak bir insandır; çünkü yalnızca cebi değil gönlü de zengin, kafası dolu dünyayı, insanı da iyi okuyan bir birikimdir… Bir çok  TV programında konuşmalarını dinledim, yaptıklarını basından takip ettim.

 

Yıllardır dikkatimizi çeken bir husus var. Bir birinden güzel binalar yapılıyor, güler yüzlü insanlarımız kurban keserek içine giriyorlar, Fethiye’nin çehresi değişiyor bunlara bir diyeceğimiz yok, tanrı onlara hayırlı oturmalar bizlere ise hayırlı komşular nasip etsin… Bu yüz binlik evlerde iki bin tl’ye alınan buzdolapları ağzına kadar çakılı; fakat bu evlerde “bin” tl’lik bir kütüphane yok… Yanan mangalların kokusu evden eve uçuşuyor, içki masasından yükselen sesler sokaktan duyuluyor hoş; fakat bu insanların elinde bir tane gazete görmek ise “sürpriz” oluyor…

 

Zeynal Abidin Erdem çapında bir zenginimiz yok, bu doğru; o bir holding sahibi. Fakat onun bizim yaptırdığımız evlerin en büyük odası büyüklüğünde bir kütüphanesi olduğundan ve her gün beş on gazeteye göz attığından ise hiç şüpheniz olmasın…

 

Fethiye’nin de bir Zeynal Abidin Erdem’inin olmayışının elbette ki birçok sebebi var; fakat en başta geleninin para kasalarını, buzdolaplarını… doldurma gayretimizin bir gıdımını ise gönüllerimizin, kafalarımızın dolması için kütüphanelere ve ilgili sosyal faaliyetlere ayırmayışımız gibi gözükmektedir.

 

Size nasıl gözüküyor?..

a.s.

24.08.2011

Not: Hüseyin KUTLU’yu iki yıl önce haber yapmıştık. Evi yapıldı. Hizmeti geçenlere bin bir teşekkür. Bu şahsın şimdi evlenmesi gündemde. Bırakın evlenmesinin sponsorluğunu; iki yıldır iki kutu boya alıp bu evi boyatacak biri çıkmadıktan sonra, Alevi olmuşsun Sünni olmuşsun; sağ olmuşsun sol olmuşsun… ne fark eder?..  Bu notu,  Zeynal Abidin Erdem filanca cemaate yakındır diyebilecekler için yazdım.

[fontself font=”_e3a0951182f5607c687757c195e7f43e64bb96506d794ea3599980714dea2d26″]Yılmaz ÖZDİL’in aşağıdaki yazısını lütfen bir okuyunuz…[/fontself]

Ömür… Erdem

Hakkâri’de “9 şehit var” dediler, tek tek isimlerini açıkladılar, Yozgat şehidi için cenaze töreni tertiplediler, vali filan geldi, son anda “sizin şehitle ilgili bulguya rastlanmadı” dediler.

*
Bir hafta geçti kardeşim.
Şehit kayıp.
*
Hal böyleyken…
İçişleri Bakanımız dün öğle saatlerinde açıklama yaptı, “cesedi bulundu” dedi. Akşama doğru bi açıklama daha yaptı, “bulunan ceset parçaları ona ait değil” dedi.
*
Şehide “ceset”, şehit uzuvlarına “ceset parçası” diyen ilk içişleri bakanı olarak tarihe geçti.

*
Üstelik, bu satırların yazıldığı an itibariyle, “kimliği belli” şehidimiz kayıp, “kimliği belirsiz” bir şehidimiz fazla… Ya da, bazı şehitleri eksik parçalarla(!) gönderdiler memleketlerine.
*
Bakın, hazır “uzuv-parça” filan demişken, hadi gelin, aynı Hakkâri’de “gazi” olup, Ayedaş’ın sayacını “parça”layarak devlete zarar veren Ömür’le ilgili gelişmeleri aktarayım size…
*
Hatırlarsınız, geçenlerde yazmıştım… Mayına denk gelen, şakağına şarapnel saplanan, kör olan, beyninde hasar oluştuğu için parkinson’a yakalanan, konuşmakta güçlük çeken gazimiz.
*
Evlere temizliğe giderek “gazi” evladına bakmaya çalışan anacığıyla yaşıyordu. Kira evlerine elektrik bağlanması için Ayedaş’a gitmiş, gazilere tanınan yüzde 50 indirimden faydalanmak istediğini anlatmaya çalışmış, titrediği ve heceleye heceleye konuşabildiği için banko memuru sıkılmıştı… “Evrakların eksik” diye kestirip atılınca, tartışma çıkmış, o sırada bankoda duran elektronik sayaç kırılmış, güvenlik görevlisi boğazına sarılmış, bayılmış, hastanelik olmuştu.
*
Yedi ay sonra…
Kapıları çalınmış, mahkeme celbi gelmişti. Elektronik sayacı kırarak devlet malına zarar vermekten dava açılmış, üç yıla kadar hapsi isteniyordu!
*
Ahali evinde esneye esneye poposunu kaşısın diye, Hakkâri dağlarında gözünü, beynini, sinir sistemini hayatının geri kalan bölümünü bırakan gazi…Devlete zarar vermişti yani.
*
Hatırladınız di mi?
Hatırladığınızı şuradan biliyorum… Bana her gün gelen “mail” sayısını yazmaya utanırım ama, bu istisna, 100 binin üzerinde elektronik posta göndermiştiniz. Maddi-manevi destek vermek için Ömür’ün adresini, telefonunu veya banka hesap numarasını istiyordunuz.
*
Kısa süre sonra anladım ki, Ayedaş’a da yağdırmışsınız… Kiminiz “sayacın parasını şu şu numaralı kredi kartımdan çekin” demişti, kiminiz “hesap numarası verin, kaç paraysa yatırayım” demişti… Kiminiz de kısaca Ayedaş yetkililerinin hatırını(!) sormuştu.
*
Ayedaş komaya girdi.
*
Anında tornistan…
Dava geri çekildi.
*
(Hazirandaydı ilk duruşma… Ayedaş avukatları çekildiklerini bildirdiler. Nöbetçi hâkim baktığı için, kasıma erteledi. Kasımda asıl hâkim gelecek, bu ayıba son verecek.)
*
Bitmedi…
*
Vatanı milleti için canını ortaya koyan her gazi gibi, onuruna çok düşkün bir kahraman Ömür… Kendini acındırıyormuş durumuna düşmek istemiyor. Bu yüzden, adresini, telefonunu kimseye vermedim. Buna rağmen, buldunuz Ömür’ün adresini telefonunu.
*
Kiminiz 300 lira verdi zorla, kiminiz 3 bin lira… Para yağdı. Kiminiz mahalleye yetecek kadar gıda kolisi gönderdi, kiminiz “gel benim evimde kal” teklifinde bulundu.
*
Bizim için feda ettiği gözlerine, hayatına karşılık sadece 1450 lira maaş alan Ömür yalvarıyordu, abi gözünü seveyim köşende yaz, göndermesinler artık diye…
Yazmadım.
*
Şimdi yazıyorum.
Çünkü…
*
İşadamı Zeynel Abidin Erdem, avukatları aracılığıyla iz sürdü, Ömür’ün adresini buldu, “üç sene beş sene, kaç seneyse, kiranı ben ödemek istiyorum” dedi. Kabul ettiremedi.
*
(Kardeşiyle birlikte, bu ülkeden kazandığını bu ülkenin evlatlarına harcayan hayırseverlerimizdendir Zeynel Abidin Erdem… Yazıyorum diye rahatsız olacak eminim ama, her şehit düşen evladımızın ailesine ciddi miktarda para yardımı yapar. Bilinsin istemez. 800 küsur çocuk okutur. Her sene 10 bin vatandaşımıza gıda-giyecek yardımında bulunur.)
*
Sohbet sırasında Ömür’ün en büyük hayalinin “Akçay” olduğunu öğrendi Zeynel Abidin Erdem… Gazi olmadan önce, bir defa gezmeye gittiğini, hep oranın hayalini kurduğunu, oraya yerleşip, orada çalışıp, orada evlenmeyi düşlediğini öğrendi. Sarıldı, öptü, ayrıldı yanından…
*
Gitti işyerine, avukatını çağırdı, “Akçay’a gidiyorsun” dedi.
*
Bastı marşa, Balıkesir Edremit’e bağlı şirin beldemiz Akçay’a gitti avukat, emlakçıları gezdi, üç katlı bi apartmanın bahçe katını beğendi, hem engelli gaziye uygun düzayak, hem yeşillikler içinde… Aradı patronu, tarif etti, hemen dedi patron, pazarlık etme, al… Aldılar evi… Tapusu, gazi Ömür Gezdiren’in adına yapıldı… Buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, halı, bir evde ne gerekiyorsa onlar, tamamlandı… Ve, götürüp teslim etti tapuyu gazi’ye, güle güle otur evladım, bu da telefon numaram, bi ihtiyacın olursa, her zaman.
*
Başta Zeynel Abidin Erdem… Tüm okurlarıma yürekten teşekkür ederim, Allah hepinizden razı olsun. Elbette elimde “sevap sayacı” yok ama, mübarek ramazan, sırf Ömür’ün annesinden aldığınız dualarla, Somali’yi doyurmuş kadar sevap kazandığınızdan eminim.
*
Ve, söylemeden edemeyeceğim.
*
Bu memleketin çakıl taşının bile el âleme satılmasına karşıyım… Ayedaş’ın ise, mutlaka yabancıya satılmasını istiyorum. Amerikalı, Japon, İtalyan, hangisi olursa… Hiçbir yabancı devletin, milleti için canını ortaya koyan gaziye bu muameleyi reva göreceğini sanmıyorum.

 

Yılmaz ÖZDİL
yozdil@hurriyet.com.tr

Etiketler:,

Yorum bırakın