Archive | Kasım 2010

Arazi Toplulaştırma Çalışması / Fethiye

Arazi Toplulaştırma Çalışması Fethiye / 2010

    Yazıhan Fethiye arasında kalan ve Fethiye’ye gelirken ve Nurali Babaya giderken sol tarafa düşen arazide toplulaştırma ve yol yapımı çalışmaları başlandı. Bu çalışma ile herkesin tarlasına araçlarla ulaşabilmek mümkün olacak. Yol 7 mt. eninde ve stabilize olacak. Aynı bölgede birden fazla tarlası olanları birleştirip, “x” yerde tek parsel halinde tapulaştırlıcak. Bu çalışma Boztepe barajı faaliyete geçmeden önceki bir ön çalışmada olarak görülebilir.

    Fakat macro staratejisi AB müzakerelerinde en zor olan tarımla ilgili madde ile daha alakalı. Fethiyelilerin 27 yada 33 bin dönüm arazisi olduğu söyleniyor. Bu kadar dönümlük arazinin şimdi ki sahiplarinin sayısı binler ile ifade edilebilecek durumda.

    Sanayi toplumu olma açışından bu ekonomik bir tarımsal işletme standardı için engel. Verimli bir tarımsal faaliyet için ekip biçme teknikleri, zirai ilaçlama ve sulama vb’nin yanında arazilerin mülküyet yapısınında sınırlı sayıda insanın elinde bulunması gerekmekte.

    Sanayiileşmiş ülkelerinin kriterlerinden biride, nüfusun tarım ve sanayiide istihdam oranı ve daha düşük tarımsal istihdam, köylü nüfus ile daha yüksek verim elde etmektir.

Not: Diğer resimleri izlemek için, yukarıdaki resmi tıklayınız.

Arazi Toplulaştırma Çalışması / Fethiye

Arazi Toplulaştırma Çalışması Fethiye / 2010

    Yazıhan Fethiye arasında kalan ve Fethiye’ye gelirken ve Nurali Babaya giderken sol tarafa düşen arazide toplulaştırma ve yol yapımı çalışmaları başlandı. Bu çalışma ile herkesin tarlasına araçlarla ulaşabilmek mümkün olacak. Yol 7 mt. eninde ve stabilize olacak. Aynı bölgede birden fazla tarlası olanları birleştirip, “x” yerde tek parsel halinde tapulaştırlıcak. Bu çalışma Boztepe barajı faaliyete geçmeden önceki bir ön çalışmada olarak görülebilir.

    Fakat macro staratejisi AB müzakerelerinde en zor olan tarımla ilgili madde ile daha alakalı. Fethiyelilerin 27 yada 33 bin dönüm arazisi olduğu söyleniyor. Bu kadar dönümlük arazinin şimdi ki sahiplarinin sayısı binler ile ifade edilebilecek durumda.

    Sanayi toplumu olma açışından bu ekonomik bir tarımsal işletme standardı için engel. Verimli bir tarımsal faaliyet için ekip biçme teknikleri, zirai ilaçlama ve sulama vb’nin yanında arazilerin mülküyet yapısınında sınırlı sayıda insanın elinde bulunması gerekmekte.

    Sanayiileşmiş ülkelerinin kriterlerinden biride, nüfusun tarım ve sanayiide istihdam oranı ve daha düşük tarımsal istihdam, köylü nüfus ile daha yüksek verim elde etmektir.

Not: Diğer resimleri izlemek için, yukarıdaki resmi tıklayınız.

Merhum Mehmet Yalçın’ın Üçü – 27.11.2010

Mehmet Yalçın'ın Üçü - 27.11.2010

           Merhmum Mehmet Yalçın’ın vefatinin üçüncü günü olması dolaysı ile ailesi bu gün Cem Evinde bir yemek verdi. Merhuma Tanrıdan rahmet ve kederli yakınlarına sabır ve başsağlığı düleriz.

Merhum Mehmet Yalçın’ın Üçü – 27.11.2010

Mehmet Yalçın’ın Üçü – 27.11.2010

Merhmum Mehmet Yalçın’ın vefatinin üçüncü günü olması dolaysı ile ailesi bu gün Cem Evinde bir yemek verdi. Merhuma Tanrıdan rahmet ve kederli yakınlarına sabır ve başsağlığı düleriz.

Meşe Palamudu ve Badem Ekimi

 

Beldemizin Kılboğan, Alloşun Goyağı diye bilinen yönündeki dağlara, Meşe palamudu ve badem çekirdeği ekimi başladı. Kisi sorunu çözecek kadar beldemizden günü, bir dolmuşdolusuda baska yerden getirilen işçilerle met ekim yapılıyor.

Bu bölgenin ekim ihalesi, çalışanların anlattığına bakılırsa Sarsap köyünün eski muhtarlarından biri almış. İşçiler çalıştığı gün kadar yevmiye alıyor. Bu gidişle bes altı yıl içerisinde bu  bölgenin dağları tepeleri Fidan dikilerek yada tohumlar ekilerek Islah edilecek gibi görünmekte.

Meşe palamudu ile badem tohumu ekimleri, kazılan hatlara, fidan diker gibi özenle  teker teker gömülüyor.

Almanya / Ober-Ramstadt’tan Görüntüler

Almanya Ober-Ramstadt

Makineyi Bakım icin Almanya’ya gönderdiğimizde, tamir edildikten sonra Yusuf ALTUN arkadaşımız Almanya / Ober-Ramstadt’da Fethiyelilere ait Olan İş yerlerinde ve Dernekte yapılan gecenden Resimler çekmiş. Yusuf’a tesekkur ederiz.

Benim icin o Manzaralar’ı, görülmedik mekanlardı. Heyecanla izledim.

Meşe Palamudu ve Badem Ekimi

Beldemizin Kılboğan, Alloşun Goyağı diye bilinen yönündeki dağlara, Meşe palamudu ve badem çekirdeği ekimi başladı. Kisi sorunu çözecek kadar beldemizden günü, bir dolmuşdolusuda baska yerden getirilen işçilerle met ekim yapılıyor.

       Bu bölgenin ekim ihalesi, çalışanların anlattığına bakılırsa Sarsap köyünün eski muhtarlarından biri almış. İşçiler çalıştığı gün kadar yevmiye alıyor. Bu gidişle bes altı yıl içerisinde bu  bölgenin dağları tepeleri Fidan dikilerek yada tohumlar ekilerek Islah edilecek gibi görünmekte.

      Meşe palamudu ile badem tohumu ekimleri, kazılan hatlara, fidan diker gibi özenle  teker teker gömülüyor.

Kemal Kılıçtaroğlu, Yılmaz Güney , Ahmet Kaya ve Sosyal Demokrasi…

Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun Ahmet Kaya ile Yılmaz Güney’in mezarını ziyareti, Ahmet Kaya’nın deyisi ile : “Bu ne yaman çelişki” denilebilecek bir çelişki içeriyor…

Çünkü; CHP ve Sosyal Demokrasi arasında yaman denilebilecek bir çelişki var. Sosyal demokrasinin tarihsel ve evrensel kökeni, Marksizm’le bağlantılıdır. Hatta bu hareketin içinden çıkmış ve zamanla, Marksizm’in bazı öngörülerine katılmamış hatta reddetmiş; fakat Marksizm’le kan bağı olan, emek–sermaye çelişkisi ve işçi sınıfının temsilciliği ve sol muhtevası muhafaza etmektedir. Bu farklılaşması dolaysı Marksist – Leninist çizgi, Sosyal Demokrasinin bu savunusunu döneklik, revizyonistlik olarak değerlendirir.
Sosyal Demokrat Partilerin tarihsel referansı: Kautsky, Bernstin…vb Sol olabilmenin ilk adımı Sosyal Demokrat Değilsen en azından demokrat olabilmektir. Demokrasi ise çoğulculun, katılımcılığın, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, dayanışmanın… esas alındığı bir rejimdir. Daha fazla detaya girmeyelim.

Aşağıda yazacaklarımız ezber bozan, çoğunu kızdıracak sözlerdir; fakat Resmi Tarih dışında tarih okuduğunuzda ortaya çıkan resim aşağıdaki gibidir.

CHP’nin tarihsel kökeni Kemalizm’dir. Tek adam, tek ses yasamanın yürütmenin ve yargının tek elde toplandığı otoriter bir yapıdır… Ana çelişkisi emek– sermaye değil, kışla- cami zıtlığıdır.

• “SCF deneyinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra CHF’nin tek parti yönetimi kökleşti. 1931 yılından toplanan Üçüncü Kurultay’da tüzük yenilendi ve partinin programı belirlendi Bu kurultayda, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve İnkilapcılıktan oluşan “Altı ok” partinin ana programı olarak belirlendi

• “1935’te yapılan 4. Kurultayda: Kemalizm sözcüğü ilk defa parti programına girdi.

• “1936 Haziranında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen, parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937 Şubatında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP’nin “altı oku” Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına resmen dahil edildi. Böylece “Tek Parti”nin devletle özdeşleşmesi süreci tamamlanmış oldu.
• “1930 yılında ekonomik krizin derinleşerek sürmesi ve toplumda ciddi huzursuzlukların baş göstermesi üzerine Mustafa Kemal, yakın arkadaşı olan Fethi Bey’i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirdi. 1930 yılı Ağustos ayı başında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. İlk etapta CHF’den 15 milletvekili SCF’ye geçti. Yeni parti ülke çapında büyük heyecanla karşılandı. 5 Eylül’de yapılan İzmir Mitingi, Ege Bölgesi’nde rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüşme eğilimi gösterdi. Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde SCF’nin oy çoğunluğunu elde ettiği, ancak sandıklarda tahrifat yapılarak CHF’nin kazandırıldığı söylentisi yayıldı. Silifke, bu seçimde SCF’yi seçtiği için ilçeye çevrildi. Aralık ayındaki Menemen Olayı neticesinde SCF kendisini feshetti.

Demokrasilerde Yasam-Yürütme-Yargı ayrılığı vardır. 1937’de Parti Devlet birleştirilmiş İçişleri Bakanı CHP Genel Sekreteri, Valiler İl Başkanları haline getirilmiştir. 1931 yılında yapılan Kurultayda Atı Ok parti programına dönüşmüş ve 1937’tarihinde ise Altı Ok Cumhuriyetin Temel İlkeleri yada Atatürkçülük olarak Anayasa Maddesi haline getirilmiştir.
CHP, Kemalizm demek, CHP Devlet demek, bir kısım elit ve bürokratların vesayeti demektir. CHP’nin dolaysı ile Laik Cumhuriyetin ilkeleri (altı ok) içersinde “demokrasi” yoktur. Ana hatları ile bütün kararları bir pati mensupları, başka bir deyimle “tek adam” CHP Genel Başkanı verir…

1920’de Kurulan İstiklal Mahkemeleri ve 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanununu uygulamaları itibari ile kurulma amacının dışında muhalifleri susturma ve saf dışı etme aracı olarak ta kullanılmış.

1930’da Mustafa Kemal Paşa, yakın arkadaşı olan Fethi Bey’i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirir. Oda Serbest Fıkrayı Kurar. Halkın bu partiye teveccühü görülünce, üç ay içinde ülkedeki genel asayiş bahane edilir ve parti kapanır. Talimatla partiler kuruluyor, talimat kapsamında muhalefet yapılıyor yeni bir talimatla da muhalefet ilga ediliyor. Bu konuda sıralanacak örnekler çok.

Muhalefetin olmadığı, tek partinin, tek kişinin dediğinin dedik olduğu bir temel demokratik midir? Bu ideoloji ile gerekçelendirilerek darbeler yapmak ve bu darbelere muhalefet etmeyip savunmak mı, Sosyal Demokrasi, sol yada demokratlıktır? Mustafa Suphi kimdir, hangi tarihte ve niçin boğulmuştur?

İttihat ve Terakki’den beri eğemen siteme(müesses nizam’a) muhalefet edenler: irtica, bölücü, düşman muamelesi görmüştür.

Demokrasinin ve Kemalizm’in ne olup olmadığının eleştirisi değil konumuz, birkaç cümle ile bunlardan bahsederek, Yeni bir rüzgar estirmeye başlayan CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçtaroğlu’nun işinin ne kadar zor olduğuna dikkat çekmektir.
Benim kafamdaki soru acaba Kılıçtaroğlu yada ilerde başka bir CHP Genel Başkanı, Refah Partisi seçmeninde önemli dönüşüm gerçekleştiren AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın gösterdiği başarıyı gösterip gösteremeyeceğidir.
Kemalizm’in Cumhuriyetin Kuruluş ve yeni sistemin gerçekleştirilme sürecinde, belki bir dereceye kadar o şartlar açışından makul görülecek bir takım düşünce ve pratikleri bu güne aynen taşımayıp, Atatürk’ün “Muasır Medeniyetin üstü” diye koyduğu hedef doğrultusunda, AB standardında dönüştürüp CHP’yi iktidara taşıması ümidiyle bu yazıyı yazdık.
Devlet içinde çeteleşmenin olmadığı hukukun, insan hak ve özgürlüklerinin hâkim olduğu, daha zengin, daha kalkınmış, herkesin birinci sınıf yurttaş olduğu ve yaşanılası bir ülke haline gelmesi ne Cumhuriyetimizin müeses nizamını bozar nede Atatürk’ün büyüklüğünden bir şey eksiltir.
Hatta bu uygarlaşma inkişafı Cumhuriyetin 100. yıldönümü olan 2023’te 20,000 doları aşmış bir GSMH, AİHM’de Yargı kararları %88’ler mertebesinde değil 28’lerde mahkum olan, BM Kalkınma endeksinde 84’lerde değil, 40’larda olan… bir ülke görse Atatürk daha da gururlanırdı.
Çünkü eski yapı bizi, denize dökmekle övündüğümüz Yunanlıları, BM Kalkınma endeksine göre altmış basamak gerisinde dökülmekten kurtaramıyor…

NOT: BM Kalkınma endeksinde üç ana başlıktan biri GSMH, biri ortalama eğitim yaşı, yılı ile diğeri de sağlıktır. 2009 Yılı verilerine göre bu endekste Türkiye 84. sırada, Yunanistan battı bittiği görüntüsüne rağmen 22. sırada.

Kemal Kılıçtaroğlu, Yılmaz Güney , Ahmet Kaya ve Sosyal Demokrasi…

Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun Ahmet Kaya ile Yılmaz Güney’in mezarını ziyareti, Ahmet Kaya’nın deyisi ile : “Bu ne yaman çelişki” denilebilecek bir çelişki içeriyor…

Çünkü; CHP ve Sosyal Demokrasi arasında yaman denilebilecek bir çelişki var. Sosyal demokrasinin tarihsel ve evrensel kökeni, Marksizm’le bağlantılıdır. Hatta bu hareketin içinden çıkmış ve zamanla, Marksizm’in bazı öngörülerine katılmamış hatta reddetmiş; fakat Marksizm’le kan bağı olan, emek–sermaye çelişkisi ve işçi sınıfının temsilciliği ve sol muhtevası muhafaza etmektedir. Bu farklılaşması dolaysı Marksist – Leninist çizgi, Sosyal Demokrasinin bu savunusunu döneklik, revizyonistlik olarak değerlendirir.
Sosyal Demokrat Partilerin tarihsel referansı: Kautsky, Bernstin…vb Sol olabilmenin ilk adımı Sosyal Demokrat Değilsen en azından demokrat olabilmektir. Demokrasi ise çoğulculun, katılımcılığın, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, dayanışmanın… esas alındığı bir rejimdir. Daha fazla detaya girmeyelim.

Aşağıda yazacaklarımız ezber bozan, çoğunu kızdıracak sözlerdir; fakat Resmi Tarih dışında tarih okuduğunuzda ortaya çıkan resim aşağıdaki gibidir.

CHP’nin tarihsel kökeni Kemalizm’dir. Tek adam, tek ses yasamanın yürütmenin ve yargının tek elde toplandığı otoriter bir yapıdır… Ana çelişkisi emek– sermaye değil, kışla- cami zıtlığıdır.

• “SCF deneyinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra CHF’nin tek parti yönetimi kökleşti. 1931 yılından toplanan Üçüncü Kurultay’da tüzük yenilendi ve partinin programı belirlendi Bu kurultayda, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve İnkilapcılıktan oluşan “Altı ok” partinin ana programı olarak belirlendi

• “1935’te yapılan 4. Kurultayda: Kemalizm sözcüğü ilk defa parti programına girdi.

• “1936 Haziranında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen, parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937 Şubatında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP’nin “altı oku” Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına resmen dahil edildi. Böylece “Tek Parti”nin devletle özdeşleşmesi süreci tamamlanmış oldu.
• “1930 yılında ekonomik krizin derinleşerek sürmesi ve toplumda ciddi huzursuzlukların baş göstermesi üzerine Mustafa Kemal, yakın arkadaşı olan Fethi Bey’i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirdi. 1930 yılı Ağustos ayı başında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. İlk etapta CHF’den 15 milletvekili SCF’ye geçti. Yeni parti ülke çapında büyük heyecanla karşılandı. 5 Eylül’de yapılan İzmir Mitingi, Ege Bölgesi’nde rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüşme eğilimi gösterdi. Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde SCF’nin oy çoğunluğunu elde ettiği, ancak sandıklarda tahrifat yapılarak CHF’nin kazandırıldığı söylentisi yayıldı. Silifke, bu seçimde SCF’yi seçtiği için ilçeye çevrildi. Aralık ayındaki Menemen Olayı neticesinde SCF kendisini feshetti.

Demokrasilerde Yasam-Yürütme-Yargı ayrılığı vardır. 1937’de Parti Devlet birleştirilmiş İçişleri Bakanı CHP Genel Sekreteri, Valiler İl Başkanları haline getirilmiştir. 1931 yılında yapılan Kurultayda Atı Ok parti programına dönüşmüş ve 1937’tarihinde ise Altı Ok Cumhuriyetin Temel İlkeleri yada Atatürkçülük olarak Anayasa Maddesi haline getirilmiştir.
CHP, Kemalizm demek, CHP Devlet demek, bir kısım elit ve bürokratların vesayeti demektir. CHP’nin dolaysı ile Laik Cumhuriyetin ilkeleri (altı ok) içersinde “demokrasi” yoktur. Ana hatları ile bütün kararları bir pati mensupları, başka bir deyimle “tek adam” CHP Genel Başkanı verir…

1920’de Kurulan İstiklal Mahkemeleri ve 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanununu uygulamaları itibari ile kurulma amacının dışında muhalifleri susturma ve saf dışı etme aracı olarak ta kullanılmış.

1930’da Mustafa Kemal Paşa, yakın arkadaşı olan Fethi Bey’i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirir. Oda Serbest Fıkrayı Kurar. Halkın bu partiye teveccühü görülünce, üç ay içinde ülkedeki genel asayiş bahane edilir ve parti kapanır. Talimatla partiler kuruluyor, talimat kapsamında muhalefet yapılıyor yeni bir talimatla da muhalefet ilga ediliyor. Bu konuda sıralanacak örnekler çok.

Muhalefetin olmadığı, tek partinin, tek kişinin dediğinin dedik olduğu bir temel demokratik midir? Bu ideoloji ile gerekçelendirilerek darbeler yapmak ve bu darbelere muhalefet etmeyip savunmak mı, Sosyal Demokrasi, sol yada demokratlıktır? Mustafa Suphi kimdir, hangi tarihte ve niçin boğulmuştur?

İttihat ve Terakki’den beri eğemen siteme(müesses nizam’a) muhalefet edenler: irtica, bölücü, düşman muamelesi görmüştür.

Demokrasinin ve Kemalizm’in ne olup olmadığının eleştirisi değil konumuz, birkaç cümle ile bunlardan bahsederek, Yeni bir rüzgar estirmeye başlayan CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçtaroğlu’nun işinin ne kadar zor olduğuna dikkat çekmektir.
Benim kafamdaki soru acaba Kılıçtaroğlu yada ilerde başka bir CHP Genel Başkanı, Refah Partisi seçmeninde önemli dönüşüm gerçekleştiren AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın gösterdiği başarıyı gösterip gösteremeyeceğidir.
Kemalizm’in Cumhuriyetin Kuruluş ve yeni sistemin gerçekleştirilme sürecinde, belki bir dereceye kadar o şartlar açışından makul görülecek bir takım düşünce ve pratikleri bu güne aynen taşımayıp, Atatürk’ün “Muasır Medeniyetin üstü” diye koyduğu hedef doğrultusunda, AB standardında dönüştürüp CHP’yi iktidara taşıması ümidiyle bu yazıyı yazdık.
Devlet içinde çeteleşmenin olmadığı hukukun, insan hak ve özgürlüklerinin hâkim olduğu, daha zengin, daha kalkınmış, herkesin birinci sınıf yurttaş olduğu ve yaşanılası bir ülke haline gelmesi ne Cumhuriyetimizin müeses nizamını bozar nede Atatürk’ün büyüklüğünden bir şey eksiltir.
Hatta bu uygarlaşma inkişafı Cumhuriyetin 100. yıldönümü olan 2023’te 20,000 doları aşmış bir GSMH, AİHM’de Yargı kararları %88’ler mertebesinde değil 28’lerde mahkum olan, BM Kalkınma endeksinde 84’lerde değil, 40’larda olan… bir ülke görse Atatürk daha da gururlanırdı.
Çünkü eski yapı bizi, denize dökmekle övündüğümüz Yunanlıları, BM Kalkınma endeksine göre altmış basamak gerisinde dökülmekten kurtaramıyor…

NOT: BM Kalkınma endeksinde üç ana başlıktan biri GSMH, biri ortalama eğitim yaşı, yılı ile diğeri de sağlıktır. 2009 Yılı verilerine göre bu endekste Türkiye 84. sırada, Yunanistan battı bittiği görüntüsüne rağmen 22. sırada.

Kemal Kılıçtaroğlu, Yılmaz Güney , Ahmet Kaya ve Sosyal Demokrasi…

Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun Ahmet Kaya ile Yılmaz Güney’in mezarını ziyareti, Ahmet Kaya’nın deyisi ile : “Bu ne yaman çelişki” denilebilecek bir çelişki içeriyor…

Çünkü; CHP ve Sosyal Demokrasi arasında yaman denilebilecek bir çelişki var. Sosyal demokrasinin tarihsel ve evrensel kökeni, Marksizm’le bağlantılıdır. Hatta bu hareketin içinden çıkmış ve zamanla, Marksizm’in bazı öngörülerine katılmamış hatta reddetmiş; fakat Marksizm’le kan bağı olan, emek–sermaye çelişkisi ve işçi sınıfının temsilciliği ve sol muhtevası muhafaza etmektedir. Bu farklılaşması dolaysı Marksist – Leninist çizgi, Sosyal Demokrasinin bu savunusunu döneklik, revizyonistlik olarak değerlendirir.
Sosyal Demokrat Partilerin tarihsel referansı: Kautsky, Bernstin…vb Sol olabilmenin ilk adımı Sosyal Demokrat Değilsen en azından demokrat olabilmektir. Demokrasi ise çoğulculun, katılımcılığın, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, dayanışmanın… esas alındığı bir rejimdir. Daha fazla detaya girmeyelim.

Aşağıda yazacaklarımız ezber bozan, çoğunu kızdıracak sözlerdir; fakat Resmi Tarih dışında tarih okuduğunuzda ortaya çıkan resim aşağıdaki gibidir.

CHP’nin tarihsel kökeni Kemalizm’dir. Tek adam, tek ses yasamanın yürütmenin ve yargının tek elde toplandığı otoriter bir yapıdır… Ana çelişkisi emek– sermaye değil, kışla- cami zıtlığıdır.

• “SCF deneyinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra CHF’nin tek parti yönetimi kökleşti. 1931 yılından toplanan Üçüncü Kurultay’da tüzük yenilendi ve partinin programı belirlendi Bu kurultayda, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve İnkilapcılıktan oluşan “Altı ok” partinin ana programı olarak belirlendi

• “1935’te yapılan 4. Kurultayda: Kemalizm sözcüğü ilk defa parti programına girdi.

• “1936 Haziranında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen, parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937 Şubatında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP’nin “altı oku” Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına resmen dahil edildi. Böylece “Tek Parti”nin devletle özdeşleşmesi süreci tamamlanmış oldu.
• “1930 yılında ekonomik krizin derinleşerek sürmesi ve toplumda ciddi huzursuzlukların baş göstermesi üzerine Mustafa Kemal, yakın arkadaşı olan Fethi Bey’i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirdi. 1930 yılı Ağustos ayı başında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. İlk etapta CHF’den 15 milletvekili SCF’ye geçti. Yeni parti ülke çapında büyük heyecanla karşılandı. 5 Eylül’de yapılan İzmir Mitingi, Ege Bölgesi’nde rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüşme eğilimi gösterdi. Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde SCF’nin oy çoğunluğunu elde ettiği, ancak sandıklarda tahrifat yapılarak CHF’nin kazandırıldığı söylentisi yayıldı. Silifke, bu seçimde SCF’yi seçtiği için ilçeye çevrildi. Aralık ayındaki Menemen Olayı neticesinde SCF kendisini feshetti.

Demokrasilerde Yasam-Yürütme-Yargı ayrılığı vardır. 1937’de Parti Devlet birleştirilmiş İçişleri Bakanı CHP Genel Sekreteri, Valiler İl Başkanları haline getirilmiştir. 1931 yılında yapılan Kurultayda Atı Ok parti programına dönüşmüş ve 1937’tarihinde ise Altı Ok Cumhuriyetin Temel İlkeleri yada Atatürkçülük olarak Anayasa Maddesi haline getirilmiştir.
CHP, Kemalizm demek, CHP Devlet demek, bir kısım elit ve bürokratların vesayeti demektir. CHP’nin dolaysı ile Laik Cumhuriyetin ilkeleri (altı ok) içersinde “demokrasi” yoktur. Ana hatları ile bütün kararları bir pati mensupları, başka bir deyimle “tek adam” CHP Genel Başkanı verir…

1920’de Kurulan İstiklal Mahkemeleri ve 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanununu uygulamaları itibari ile kurulma amacının dışında muhalifleri susturma ve saf dışı etme aracı olarak ta kullanılmış.

1930’da Mustafa Kemal Paşa, yakın arkadaşı olan Fethi Bey’i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirir. Oda Serbest Fıkrayı Kurar. Halkın bu partiye teveccühü görülünce, üç ay içinde ülkedeki genel asayiş bahane edilir ve parti kapanır. Talimatla partiler kuruluyor, talimat kapsamında muhalefet yapılıyor yeni bir talimatla da muhalefet ilga ediliyor. Bu konuda sıralanacak örnekler çok.

Muhalefetin olmadığı, tek partinin, tek kişinin dediğinin dedik olduğu bir temel demokratik midir? Bu ideoloji ile gerekçelendirilerek darbeler yapmak ve bu darbelere muhalefet etmeyip savunmak mı, Sosyal Demokrasi, sol yada demokratlıktır? Mustafa Suphi kimdir, hangi tarihte ve niçin boğulmuştur?

İttihat ve Terakki’den beri eğemen siteme(müesses nizam’a) muhalefet edenler: irtica, bölücü, düşman muamelesi görmüştür.

Demokrasinin ve Kemalizm’in ne olup olmadığının eleştirisi değil konumuz, birkaç cümle ile bunlardan bahsederek, Yeni bir rüzgar estirmeye başlayan CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçtaroğlu’nun işinin ne kadar zor olduğuna dikkat çekmektir.
Benim kafamdaki soru acaba Kılıçtaroğlu yada ilerde başka bir CHP Genel Başkanı, Refah Partisi seçmeninde önemli dönüşüm gerçekleştiren AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın gösterdiği başarıyı gösterip gösteremeyeceğidir.
Kemalizm’in Cumhuriyetin Kuruluş ve yeni sistemin gerçekleştirilme sürecinde, belki bir dereceye kadar o şartlar açışından makul görülecek bir takım düşünce ve pratikleri bu güne aynen taşımayıp, Atatürk’ün “Muasır Medeniyetin üstü” diye koyduğu hedef doğrultusunda, AB standardında dönüştürüp CHP’yi iktidara taşıması ümidiyle bu yazıyı yazdık.
Devlet içinde çeteleşmenin olmadığı hukukun, insan hak ve özgürlüklerinin hâkim olduğu, daha zengin, daha kalkınmış, herkesin birinci sınıf yurttaş olduğu ve yaşanılası bir ülke haline gelmesi ne Cumhuriyetimizin müeses nizamını bozar nede Atatürk’ün büyüklüğünden bir şey eksiltir.
Hatta bu uygarlaşma inkişafı Cumhuriyetin 100. yıldönümü olan 2023’te 20,000 doları aşmış bir GSMH, AİHM’de Yargı kararları %88’ler mertebesinde değil 28’lerde mahkum olan, BM Kalkınma endeksinde 84’lerde değil, 40’larda olan… bir ülke görse Atatürk daha da gururlanırdı.
Çünkü eski yapı bizi, denize dökmekle övündüğümüz Yunanlıları, BM Kalkınma endeksine göre altmış basamak gerisinde dökülmekten kurtaramıyor…

NOT: BM Kalkınma endeksinde üç ana başlıktan biri GSMH, biri ortalama eğitim yaşı, yılı ile diğeri de sağlıktır. 2009 Yılı verilerine göre bu endekste Türkiye 84. sırada, Yunanistan battı bittiği görüntüsüne rağmen 22. sırada.